Bel ve bacak ağrılarının sebebinin 'spinal stenoz' olabileceği vurgulanıyor. Spinal stenoz, omurga kanalının daralması sonucu sinirler üzerinde baskı oluşturan bir durum olarak tanımlanıyor ve en sık bel bölgesini etkiliyor. Uzmanlar, bu durumun bel ve bacaklarda ağrı, uyuşma, güç kaybı ve ileri vakalarda yürüme güçlüğü gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtiyor. Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Op. Dr. İdris Avcı, ağrısı veya hareket kısıtlılığı düzelmeyen hastalar için fizik tedavi, ilaçlar ve epidural enjeksiyonlar gibi konservatif yöntemlerin yanı sıra cerrahi seçeneklerin de değerlendirilebileceğini ifade ediyor. Ameliyat sonrası tam iyileşme sürecinin ise 3 ila 6 ay arasında değişebileceği vurgulanıyor.
Spinal stenozun, omurga kanalının daralması sonucu omuriliğe ve sinir köklerine baskı uygulayarak ortaya çıktığını aktaran Dr. Avcı, bu rahatsızlığın özellikle yaşlı bireylerde görüldüğünü ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediğini kaydediyor. En sık görülen spinal stenoz tipi aynı zamanda lomber spinal stenoz olarak biliniyor ve bel bölgesini etkiliyor. Diğer bir yaygın tip ise boyun bölgesindeki servikal spinal stenoz. Stenozun şiddeti ve belirtileri, daralmanın yerine ve sinir yapılarının ne kadar etkilendiğine bağlı olarak farklılık gösteriyor.
Dr. Avcı, lomber spinal stenoz vakalarında hastaların yürürken veya ayakta dururken belden bacaklara yayılan ağrı hissettiğini ve bu ağrının oturma pozisyonunda azaldığını belirtiyor. Sinir sıkışması nedeniyle bacaklarda uyuşma, karıncalanma ve güç kaybı gibi belirtiler de görülebilir. İleri vakalarda hastalar yürüme güçlüğü yaşayabilir. Servikal spinal stenoz ise boyun bölgesinde ağrıya ek olarak kollarda uyuşma ve güçsüzlük gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
Ortaya çıkan belirtilerin günlük yaşam aktivitelerini zorlaştırarak hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebileceğine dikkat çeken Dr. Avcı, hareket kısıtlılığı yaşayan bireylerin erken tedavi ile semptomlarını hafifletebileceklerini ifade ediyor. Spinal stenoz tedavisinde cerrahi müdahalenin diğer yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlarda gündeme geldiğini vurgulayan Dr. Avcı, cerrahinin omuriliğe ve sinirlere olan baskıyı azaltmayı amaçladığını belirtiyor.
Op. Dr. İdris Avcı, spinal stenoz cerrahisinde dekompresyon cerrahisi olarak da bilinen laminektomi yönteminin en yaygın uygulama olduğunu belirtiyor. Bu yöntemde, omurilik kanalını genişletmek için omur kemiklerinin arka kısmında bulunan lamina adı verilen yapı çıkarılıyor. Böylece sinir kökleri üzerindeki baskı azalıyor ve sinirlerin serbest hareketi sağlanıyor.
Ayrıca, omurga kararsızlığını önlemek amacıyla yapılan spinal füzyon işlemi, dekompresyon sonrasında omurga kemiklerinin sabitlenmesiyle gerçekleştiriliyor. Bu yöntem, omurga segmentlerinin birleştirilmesini sağlarken, omurgada hareket kaybına yol açabilse de ağrı kontrolünü sağlıyor ve stabilite kazandırıyor. Gelişen teknoloji ile birlikte minimal invaziv yöntemlerin de spinal stenoz tedavisinde kullanılmaya başlandığı bildiriliyor. Bu teknikler, daha küçük kesiler kullanarak omurga üzerindeki travmayı azaltıyor, iyileşme süresini kısaltıyor ve hastaların günlük hayatlarına dönüşlerini hızlandırıyor.
Ameliyat sonrası iyileşme sürecinin hastanın yaşı, genel sağlık durumu, cerrahi yöntem ve ameliyatın kapsamına bağlı olarak değişiklik gösterdiğini belirten Dr. Avcı, minimal invaziv tekniklerle ameliyat edilen hastaların genellikle daha hızlı iyileşme eğiliminde olduğunu ifade ediyor. Ameliyat sonrasında çoğu hasta bir hafta içerisinde yürümeye başlayabiliyor ve birkaç hafta içinde hafif aktivitelere dönebilir hale geliyor.
İlk iki haftada ağrının kontrol altına alınması, yaraların iyileşmesi ve enfeksiyon riskinin yönetilmesinin hastanede veya evde geçirilebileceğini aktaran Dr. Avcı, bir ay sonunda hastaların büyük kısmının normal günlük aktivitelerine dönebildiğini, ancak ağır kaldırma, eğilme veya uzun süreli oturma gibi hareketlerden kaçınmalarının önerildiğini belirtiyor. Tam iyileşme sürecinin omurga stabilitesine, hastanın fiziksel durumuna ve cerrahi yönteme bağlı olarak 3 ila 6 ay sürebiliyor. Bu süreçte fizik tedavi ve düzenli egzersiz, tam iyileşmeyi hızlandırıyor.
Spinal stenoz ameliyatı sonrasında bazı hastalarda daralmanın tekrarlayabileceğine de dikkat çeken Dr. Avcı, tekrarlama riskinin yaş, genel omurga yapısı, dejeneratif süreçler ve omurganın stabilitesi gibi faktörlere bağlı olarak değiştiğini kaydediyor. Yaşlanmaya bağlı omurga dejenerasyonu devam eden hastalarda farklı bölgelerde yeniden daralmaların meydana gelebileceği ifade ediliyor. Ancak uygun cerrahi tekniklerin uygulanması ve ameliyat sonrası düzenli takip ile tekrarlama riski en aza indirilebiliyor.
Ameliyat sonrasında tekrarlama riskini azaltmak için hastaların bazı önlemler alması gerekmektedir. Dr. Avcı, hastaların düzenli egzersiz yapmalarını, omurgayı destekleyen kasların güçlenmesinin omurga üzerindeki baskıyı azaltarak daralma riskini düşüreceğini belirtiyor. Fazla kilolu olmanın omurga üzerinde baskı yaratacağını ve dejeneratif süreci hızlandırabileceğini ifade eden Dr. Avcı, ayrıca uzun süreli ayakta durma veya oturma gibi durumların omurga sağlığını olumsuz etkileyebileceğini söyleyerek uygun postürü koruyarak hareket etmeleri gerektiğinin altını çiziyor.